İstimlak Kim Yapar? Tarihsel Arka Plan ve Güncel Akademik Tartışmalar
Bir siyaset bilimcinin bakış açısıyla, mülkiyetin devlete veya kamu kurumuna geçmesi durumu aslında toplumun içine gömülü güç ilişkilerini, kurumların iktidarını ve vatandaşlıkla kurulan bağı görünür kılar. İstimlak (kamulaştırma) sürecinde “kim yapar?”, “hangi kurumlara yetki verilmiştir?” gibi sorular, sadece hukuki değil aynı zamanda siyasal ve toplumsal sorulardır. Bu yazıda, istimlakı yapan aktörleri, tarihsel kökenlerini ve günümüzdeki akademik tartışmalarla birlikte ele alacağız.
Tarihsel Arka Plan: Mülkiyet, Devlet ve Kamusal İktidar
Özel mülkiyet ve kamusal kullanım arasındaki çizgi, modern devletin inşasıyla birlikte belirginleşmiştir. Türk Anayasası’nın 46. maddesi, özel mülkiyetin ancak kanunla ve kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceğini öngörür. :contentReference[oaicite:1]{index=1} Türkiye’de 1942 yılında çıkarılan Kamulaştırma Kanunu No. 2942 ile (özellikle 1960’lar sonrası şehirleşme ve altyapı projeleriyle birlikte) kamulaştırma/istimlak süreci sistematikleşmiştir. :contentReference[oaicite:3]{index=3}
Bu tarihsel süreç, devletin mekânsal düzenleme gücünün ve kamu idaresinin özel alan üzerindeki etkisinin artmasını beraberinde getirdi. Kurumlar – belediyeler, genel müdürlükler, bakanlıklar – bu gücü kullanırken, mülkiyet sahipleri açısından “kim?” sorusu önem kazanır: hangi aktörler özel mülkiyete el koyabilir, süreç nasıl işler?
İstimlakı Kim Yapar? Kurumsal Aktörler ve Yasal Yetkiler
Türkiye’de istimlak işlemlerinin gerçekleştirilmesi için yasal düzenlemeler açık şekilde tanımlanmıştır. 2942 Sayılı Kanun’a göre, yalnızca devlet ya da kamu tüzel kişileri bu işlemi yapabilir. :contentReference[oaicite:4]{index=4} Örneğin, yerel yönetimler (belediyeler), büyük altyapı kurumları (örneğin Karayolları Genel Müdürlüğü), su işleri ya da üniversite gibi kamusal kurumlar istimlak yetkisini kullanabilir. :contentReference[oaicite:6]{index=6}
Akademik olarak dikkat çeken nokta: «Kamu yararı» kavramı kimi zaman belirsizleşebildiğinden, bu yetkilerin kötüye kullanılması riski ortaya çıkar. Kamu kurumlarının yetkisini kullanarak mülkiyete el koyması, ideolojik ve politik tercihlerle de şekillenebilmektedir. Örneğin özel sektörle iş birliği yapılan projelerde kurumların yetkileri genişletilmiş durumda. :contentReference[oaicite:7]{index=7}
Alt kurum ve aktörler:
- Belediyeler ve büyükşehir belediyeleri – imar planları kapsamında kamusal alan ihtiyacı nedeniyle istimlak yapabilir. :contentReference[oaicite:8]{index=8}
- Merkezi devlet kurumları – karayolu yapımı, enerji projeleri gibi ulusal öneme sahip alanlarda yetkilidir. :contentReference[oaicite:9]{index=9}
- Kamu tüzel kişileri – üniversiteler, kamu kuruluşları, özel kanunla kurulan kurumlar. :contentReference[oaicite:10]{index=10}
Günümüzde Akademik Tartışmalar: Yetki, Demokratik Katılım ve Adalet Sorunları
Bugünün akademik literatüründe istimlakın “kişi haklarına müdahale” boyutu, demokratik katılım açısından tartışılıyor. Kamu idaresinin mülkiyete el koyması demokratik süreçlerle, şeffaflıkla ve hak sahiplerinin bilgilendirilmesiyle ne kadar örtüşüyor? Örneğin, European Court of Human Rights kararları ışığında “fiili istimlak” kavramı gündeme gelmiştir: resmî karar olmadan da mülkiyetin etkilenmesi halinde tazminat hakkı doğabileceği yönünde. :contentReference[oaicite:12]{index=12}
Ayrıca “hangi kurumlar yetkili?” sorusunun yanında “kurumlar arası hesap verebilirlik” meselesi de öne çıkıyor. Yerel yönetimler ile merkezi idare arasında yetki çatışmaları, vatandaş açısından belirsizlik üretmekte ve mülkiyet sahipleri sürece dair bilgi eksikliği yaşayabilmektedir. Akademik çalışmalarda bu durum, güç ve iktidar ilişkileri bağlamında ele alınmaktadır.
Bir diğer tartışma ise: İstimlak sürecinin ideolojik arka planı. Altyapı projeleri, kent için kamu yararı gerekçesiyle sunulsa da bu projelerin kime, ne ölçüde yarar sağladığı tartışmalıdır. Bazı çalışmalar, istimlak süreçlerinin ekonomik olarak gücü yüksek kesimlere, mekan olarak ise stratejik alanlara hizmet ettiğini göstermektedir. Bu bakımdan, “kim yapar?” sorusunun bir devamı olarak “kimin için?” ve “kimin zararıyla?” soruları sorulmalıdır.
Sonuç: Yetkili Kim? Vatandaşın Konumu Ne Olmalı?
Özetle, Türkiye’de istimlak işlemlerini yapma yetkisi kamu kurumlarına verilmiştir; ancak bu yetki, sadece teknik bir uygulama değildir, aynı zamanda güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Kurumların, planlama süreçlerinin, mülkiyet sahipleriyle kurduğu ilişki ve demokrasiye etkisi bağlamında ele alınmalıdır.
Vatandaşın, mülkiyeti elinden alınma sürecinde hangi kurumla muhatap olduğunu, hangi gerekçelerle istimlak yapıldığını ve bu süreçte haklarını ne ölçüde kullanabildiğini sorgulaması gerekir. Bu durumda şu provokatif soruları yöneltmek faydalı olabilir:
- Bir belediye ya da devlet kurumu “kamu yararı” diyerek özel mülkiyete el koyduğunda gerçekten kamusal çıkar mı gözetiliyor yoksa başka çıkar grupları mı öncelik kazanıyor?
- Yerel yönetimlerin istimlak yetkilerini hangi denetim mekanizmaları izliyor? Vatandaşın sesine ne kadar yer veriliyor?
- Kurumsal yetki dağılımında şeffaflık ve adalet nasıl sağlanabilir? İstimlak sürecinde vatandaşın hakları kurumsal gücün karşısında ne kadar korunabiliyor?
Bu sorular, “kim yapar?” sorusunun ötesine geçerek toplumsal düzen, kurumlar ve vatandaşlık ilişkisini gündeme getirir. İstimlak sadece mülkiyet meselesi değil, aynı zamanda iktidarın mekânsal ve kurumsal biçimlenmesiyle ilgilidir.
Etiketler: #İstimlak #Kamulaştırma #KamuYararı #Kurumlar #Vatandaşlık #MülkiyetHakları